Kaos teorisi, kaos kuramı veya kargaşa
kuramı; yapısal olarak bir fizik teorisi ya da matematiksel bir tümevarım
değil, fiziksel gerçeklik parçalarının bir bütün olarak eğilimini açıklamaya
yarayan bir yöntemdir.
Bir sigara
dumanının havada yaptığı şekiller tamamen düzensiz ve bağımsız rastlantıların
ürünü olarak görülebilir. Ancak bir teorik fizikçi dumanın bu
dinamiğinin aslında ortamdaki birçok parametre ve etken ile
belirlendiği görüşündedir. Bu girdiler o kadar çoktur ve o kadar değişkendir ki
incelemek ve net bir kanıya varmak imkânsızdır. Parametrelerin bu denli
değişken olması, aslında o parametrelerin aynı zamanda bir çıktı olmasından
kaynaklanır. Dumanın hareketine neden olan hafif bir hava akımı aslında odanın
başka yerindeki bir sıcaklık değişikliği ve basınç farkının neden olduğu bir
harekettir. Ayrıca dumanın dinamiğini etkileyen girdiler birbirlerine bağlı
olabilirler ki bu durumu tam anlamıyla içinden çıkılmaz hâle sokar. Sigara
dumanı örneğine geri dönersek, hava akımının yalnızca sıcaklık değişiminden
kaynaklandığını farz edelim (ki pratikte bu milyonlarca etkenden
biridir). Sıcaklık değişimi ortamda basınç farkı yarattığından hava
akımını etkiler. Ancak oluşan hava akımı sıcaklıkta tekrar değişimlere neden
olacağından farklı girdilerle tekrar bir fonksiyon oluşturur ve bu
değişim sonsuza kadar devam eder. Birçok farklı girdinin sürekli değişerek
fiziksel değişimler ve farklı düzenler yaratması ve bu düzenlerin yine
kendisini etkilemesi insan zekasının ve günümüzdeki gözlem ve bilimsel tahmin
yeteneklerinin çok çok üstünde olmasından dolayı kaos olarak nitelendirilir.
Oysa tüm bu değişimlere neden olan fiziksel yasalara ve matematiksel
açıklamalara hakimiz. İşte bu noktada karşımıza düzen ve kaosun aslında
birbirine ne kadar sıkı sıkıya sarılmış olduğu ortaya çıkar. Fiziksel yasalar
ne kadar basit olursa olsun sonuç o kadar rastlantısal ve karmaşa doludur.
Sayısal bilgisayarların ve
onların çıktılarını çok kolay görülebilir hâle getiren ekranların ortaya
çıkmasıyla gelişti ve son on yıl içinde popülerlik kazandı.
Ancak kaotik davranış gösteren sistemlerde kestirim yapmanın
imkânsızlığı bu popüler görüntüyle birleşince, bilim adamları konuya
oldukça kuşkucu bir gözle bakmaya başladılar. Fakat son yıllarda kaos
teorisinin ve onun bir uzantısı olan fraktal geometrinin, borsadan meteorolojiye, iletişimden tıbba, kimyadan mekaniğe kadar
uzanan çok farklı dallarda önemli kullanım alanları bulması ile bu kuşkular
giderek yok olmaktadır.
Gelişimi
Teoriye temel oluşturan matematiksel ve
temel bilimsel bulgular, 18. yüzyıla, hatta bazı gözlemler antik
çağlara kadar geri gitmektedir. Yunan ve Çin mitolojilerinde
yaradılış efsanelerinde başlangıçta bir kaosun olması rastlantı değildir.
Özellikle Çin mitolojisindeki kaosun, bugün bilimsel dilde
tanımladığımız olgularla hayret verici bir benzerliği olduğu görülür. Batı'da
da daha sonraki dönemlerde bilim adamları tarafından karmaşık olgulara dair
gözlemler yapılmıştır. Poincare, Weierstrass, von Koch, Cantor, Peano, Hausdorff, Besikoviç gibi çok üst düzey matematikçiler tarafından bu
teorinin temel kavramları bulunmuştur.
Uygulama
Tümevarım
Karmaşık sistem teorisinin ardında
yatan yaklaşımı felsefe, özellikle de bilim felsefesi açısından
incelenecek olunursa, ortaya ilginç bir olgu çıkar. Aslında bugün pozitif
bilim olarak nitelendirilen şey, batı uygarlığının ve düşünüş biçiminin
bir ürünüdür. Bu yaklaşımın en belirgin özelliği, sentetik oluşu yani parçadan
tüme yönelmesidir (tümevarım).
Genelde karmaşık problemleri çözmede kullanılan ve
bazen çok iyi sonuçlar veren bu yöntem gereğince, önce problem parçalanır ve
ortaya çıkan daha basit alt problemler incelenir. Sonra, bu alt problemlerin
çözümleri birleştirilerek, tüm problemin çözümü oluşturulur. Ancak bu yaklaşım
görmezden gelerek ihmal ettiği parçalar arasındaki ilişkilerdir. Böyle bir
sistem parçalandığında, bu ilişkiler yok olur ve parçaların tek tek
çözümlerinin toplamı, asıl sistemin davranışını vermekten çok uzak olabilir.
Tümdengelim
Tümevarım yaklaşımının tam
tersi ise tümdengelim, yani bütüne
bakarak daha alt olgular hakkında çıkarsamalar yapmaktır. Genel anlamda
tümevarımı Batı düşüncesinin, tümdengelimi Doğu düşüncesinin ürünü olarak
nitelendirmek mümkündür. Kaos ya da karmaşıklık teorisi ise, bu
anlamda bir Doğu-Batı sentezi olarak görülebilir. Çok yakın zamana kadar
pozitif bilimlerin ilgilendiği alanlar doğrusallığın geçerli olduğu, daha
doğrusu çok büyük hatalara yol açmadan varsayılabildiği alanlardır.
Doğrusal bir sistemin
girdisini x, çıktısını
da y kabul
edersek, x ile y arasında
doğrusal sistemlere özgü şu ilişkiler olacaktır:
Bu özellikleri sağlayan sistemlere
verilen karmaşık bir girdiyi parçalara ayırıp her birine karşılık gelen çıktıyı
bulabilir, sonra bu çıktıların hepsini toplayarak karmaşık girdinin yanıtını
elde edebiliriz. Ayrıca, doğrusal bir sistemin girdisini ölçerken yapacağımız
ufak bir hata, çıktının hesabında da başlangıçtaki ölçüm hatasına orantılı bir
hata verecektir. Hâlbuki doğrusal olmayan bir sistemde y’yi kestirmeye çalıştığımızda ortaya çıkacak
hata, x'in
ölçümündeki ufak hata ile orantılı olmayacak, çok daha ciddi sapma ve
yanılmalara yol açacaktır. İşte bu özelliklerinden dolayı doğrusal olmayan
sistemler kaotik davranma potansiyelini içlerinde taşırlar.
Kaos görüşünün getirdiği en önemli
değişikliklerden biri ise, kestirilemez determinizmdir. Sistemin yapısını
ne kadar iyi modellersek modelleyelim, bir hata bile (Heisenberg belirsizlik
kuralı'na göre çok ufak da olsa, mutlaka bir hata olacaktır), yapacağımız
kestirmede tamamen yanlış sonuçlara yol açacaktır. Buna başlangıç koşullarına
duyarlılık adı verilir ve bu özellikten dolayı sistem tamamen nedensel olarak
çalıştığı halde uzun vadeli doğru bir kestirim mümkün olmaz. Bugünkü değerleri
ne kadar iyi ölçersek ölçelim, 30 gün sonra saat 12'de hava sıcaklığının ne
olacağını kestiremeyiz. Bu görüş paralelinde ortaya konan en ünlü örnek
ise Kelebek Etkisi denen modellemedir. Bu modelleme, en basit hâliyle
şu iddiayı taşır: "Çin de kanat çırpan bir kelebek ABD de
bir fırtınaya neden olabilir". Kelebek etkisine verilebilecek bir diğer
örnekte 1861-1865 yılları arasında süren Amerikan İç Savaşı'dır. Amerika'nın
güney eyaletleri dış işlerde birbirine bağımlı ama iç işlerinde bağımsız olmak
yani konfederasyon isterken, kuzey eyaletleri birbirine çok daha katı bir
şekilde bağlı olmak isterler, yani federasyon isterler. Ayrıca kuzeyde modern
kapitalizmin kuralları gereğince, emek gücüne harcadığı emek karşılığı ücret
yani yövmiye ya da maaş ödenirken, güneyde ise köle işgücü vardır. Kuzey
eyaletleri Amerika'nın güney eyaletlerindeki köle işgücünün tasfiye olmasını
isterler, çünkü böylece kuzeye gelecek olan fazla işgücü yüzünden işçilik ücretleri
düşecektir. Bundan dolayı Amerika'nın kuzey ve güney eyaletleri arasında 1861
yılında savaş çıkar ve kuzey eyaletleri Amerika'nın güney eyaletlerinin
limanlarını ablukaya alırlar. Amerika'nın güney eyaletleri ise İngiltere ve
Rusya'ya pamuk satamaz ve 19. yy'ın en önemli sanayilerinden birisi tekstildir.
Bunun üzerine Rusya ve İngiltere pamuk yetiştirebileceği alanlar araştırmaya
başlar. 1860lardan 1880lere kadar Rusya tüm Orta Asya'yı işgal eder, çünkü
burası pamuk üretimi için çok elverişlidir. İngiltere ise Hindistan'ın Doğu
kısmını işgal eder yine pamuk üretimi için. Görüldüğü gibi, Amerika'da çıkan
bir iç savaş neticesinde Orta Asya'yı Rusya işgal ederken Doğu Hindistan'ı da
İngiltere işgal etmiştir. İşte "Kelebek Etkisi" ya da "Kaos
Teorisi" buna denir.
Teorinin temel önermeleri
1. Düzen düzensizliği yaratır.
2. Düzenin anlayamadığımız hali(kaos)
varsa ki -illa ki olmalıdır- bundan dolayı düzensiz diyemeyiz. Yani düzenin
dışına çıkmak imkânsızdır.
3. Düzensizliğin içinde de bir düzen
vardır.
4. Düzen düzensizlikten doğar.
5. Yeni düzende uzlaşma ve bağlılık
değişimin ardından çok kısa süreli olarak kendini gösterir.
6. Ulaşılan yeni düzen, kendiliğinden
örgütlenen bir süreç vasıtasıyla kestirilemez bir yöne doğru gelişir.
Alıntı: https://tr.wikipedia.org/wiki/Kaos_teorisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder